Öğrencilerin okullarda başarılarına göre sınıflandırmak yani eğitimde başarı sınıfları, eğitimciler için hala bir tartışma konusudur. Bu tartışmalı konuda her iki tarafı savunan grupların ortaya attıkları tezler kendi içinde mantıklı olabilir. Ancak biz bu tartışmalı konuya eğitimde fırsat eşitliği ve eğitimin ekliliği çerçevesinden bakarak yaklaşacağız. Ülkemizde, eğitimde başarı sınıfları uygulaması birçok dershane ve özel okul hatta bazı devlet okulları kullanılmaktadır. Fakat MEB, ”ilköğretim kurumlarında şubelerin oluşturulmasında öğrencilerin başarı durumlarına göre özel sınıf oluşturulma uygulamalarının anayasa ve insan hakları açısından sakıncalar oluşturduğu” fikrini “MEB okul öncesi ve ilköğretim kurumları yönetmeliğinde” belirtmiştir.
Eğitimde Başarı Sınıflar vs Karışık Sınıflar
Genelde eğitimde başarı sınıfları savunucuları, öğrencileri erkenden sıralayıp, üstün başarılı öğrencileri aradan seçilmesini savunurlar. Özellikle onlara yoğunlaşılması gerektiğinin önemine vurgu yaparlar. Bu görüşü savunan veliler ise çocuklarının yetenek ve başarılarına yakın öğrenci grubuyla birlikte eğitim görmesini isterler. Fakat bu konuda yapılan araştırmalar hem akademik hem de sosyal olarak seviye gruplarının olduğu sınıflardaki öğrenciler, karışık gruplara göre daha geride kaldığını göstermektedir. Bu sonuç, seviye gruplarını savunan kişiler için çarpıcı olabilir. Şimdi gelin bunun nedenleri üzerinde durmaya çalışalım.

Seviyelerine göre ayrılmış sınıfların alt kademelerinde yer alan öğrenciler, henüz her şeyin başıyken başarısız olarak etiketleniyorlar. Bu şekilde sınıflandırma yaparak, alt başarı sınıflarında yer alan öğrencilere yetenek ve başarının eğitimle değişmeyeceği mesajı verilmektedir. Hatta onların dersine girecek olan öğretmenler bile zamanla o grupta yer alan öğrencilerden beklentilerini düşürmektedirler. Maalesef, öğrenciler ve öğretmenlerde oluşan bu tarz ön yargılar zamanla kalıcı hale gelmektedir. Bu durum, sanki yeteneğin doğuştan gelen bir lütufmuş gibi algılanmasına neden olmaktadır. Bu durum okullardaki eğitimin işlevsiz olarak algılanmasına neden olmaktadır. Üst kademe sınıflarında yer alan öğrenciler üzerinde ise öğretmenler ve veliler tarafından aşırı beklenti oluşmaktadır. Bu durum onların “kaygı” düzeyini artmaktadır. Ayrıca, bu sınıflara giren öğretmenler konuları diğer gruplara göre hızlı geçtikleri için bazı öğrenciler konuyu yakalamakta zorlanmaktadırlar.
Karışık gruplarda öğretmenlerin öğretim materyallerini çeşitlendirmesi ve değişik hızda çalışan öğrencilere uygun hale getirmesi gerekmektedir. Karışık gruplarda öğrenciler birlikte işbirlikçi şekilde çalışıp akranlarından öğrenme fırsatı bulurlar. Oysa ki, seviye sınıflarının olduğu yerlerde eğitim için asli kaynaklar öğretmen ve ders kitapları olmaktadır. Üstün başarılı öğrenciler ise konuyu diğer arkadaşlarına anlatırken ilgili konuyu daha derin öğrenme fırsatı yakalarlar. Aslında bu süreç çift taraflı bir kazanç sağlamaktadır. Sonuç olarak, karışık gruplardaki öğrenciler çok daha verimli grup çalışması ve iş bölümü yapabilme fırsatı bulurlar.
Sonuç
Seviye grupları arasında geçişkenliğin sağlanması da bu sistemi adil bir hale getirmiyor. Seviye grupları arasındaki geçişkenliğin aslında sanıldığı kadar kolay olmadığını gösteren çarpıcı araştırma sonuçları var. Örneğin, İngiltere’de yapılan araştırmada, dört yaşında seviyelere göre gruplara ayrılan öğrencilerin %88’inin mezun olana kadar aynı gruplarda devam ettiğini gösterdi. Çocukların daha küçük yaşlarda bu tarz seviyelere ayrıştırılması okulda eğitimin önemini neredeyse yok ediyor. Okulların en önemli amaçlarından biri tüm çocukların ufkunu açacak adil ortamlar oluşturmaktır.
Bizimle çalışmak için iletişime geçiniz.